Çağlar boyunca bağcılık ve şarap toplumlar arası iletişim ve bilgi paylaşımıyla dünyanın uygun koşulları sağlayan her noktasına yayılmıştır. Tarih boyunca asmaların dikildiği her toprak farklı bir nüans, şarapla tanışan her toplum şarap kültürüne farklı katkılar sağlamıştır. Bu yazımızda şarabın kabaca tarihsel yolculuğuna değinerek; bağcılık ve şarabın gelişimine katkı sağlayan her toplumu, her bağcıyı, her şarap üreticisini anmak hedeflenmiştir.
Bağcılık ve şarap yapımı günümüz dünyasında sistematik, teknolojinin ve bilimin dahil edildiği bir süreç sonunda elde edilir. Ancak yapılan ilk şarap günümüzdeki kadar uzun ve zahmetli bir süreç sonunda elde edilmiyordu. Şarap en basite indirgendiğinde üzüm suyunun fermantasyon sonucu alkollü bir içeceğe dönüşüm hikayesidir. Üzüm suyunu ortamda bulunan vahşi mayaların şaraba dönüştürdüğü düşünülürse, ilk şarabın ne zaman yapıldığını saptamak pek de mümkün değildir.
Şarap tarihinin 10.000 yıl öncesine dayandığı tahmin edilmektedir. Şarap üretimine dair kalıntılar değerlendirildiğinde, ilk şarabın Trans Kafkasya olarak anılan bölgede üretildiğini söylemek mümkün. Trans Kafkasya bölgesinden uygarlıklar aracılığıyla dünyaya yayılmıştır. Tarihin en eski şaraphanesi olarak bilinen Areni 1 mağarası Ermenistan’da bulunmaktadır.
Areni 1 Mağarası
Masal, efsane ve kutsal kitaplarda şaraptan sıkça bahsedilmiş, mitolojilerde şarap tanrılarına yer verilmiştir. Tevrat’ta “Fakat Nuh bir çiftçiydi, toprağı işledi, bir bağ kurdu ve şarap yaptı.” olarak şaraptan bahsedilir. Mısır’da Osiris, Antik Yunan’da Dionysos, Roma’da Bacchus olarak karşımıza çıkan şarap tanrıları; geçmişte toplumların şaraba önem atfettiklerini göstermektedir.
Bağcılık ve şarap yapımı Trans Kafkasya’dan Nil Nehri aracılı ile nehrin güney çevresine yayılmıştır. Sümerler şarap kültürünün gelişmesi ve yayılmasında rol oynamıştır. Kurulan ticari ilişkiler sayesinde Mısır ve Fenike uygarlıkları da şarapla tanışmıştır. Mısırlılar şarap testilerine bağ, rekolte, üretici bilgilerini iliştirerek bir nevi ilk etiketleme sistemini geliştirmişlerdir. Fenikeliler ise asma ve şarapların Akdeniz Havzası’na yayılmasında rol oynamıştır. Günümüzde şaraplarıyla ön plana çıkan İtalya, Fransa, İspanya’nın güney kıyıları bu dönemde asma ve şarapla tanışmıştır.
Doğduğu topraklara geri dönersek Antik Yunan döneminde şarap sadece bir aristokrat içeceği olmaktan çıkmış, halkın da tüketebileceği bir içecek haline gelmiştir. Roma dönemindeyse bağcılık ve şarap üretimine yönelik kayıtlar tutulmuş, kılavuzlar hazırlanmıştır. Avrupa’da ise şarabın üretimi ve gelişimi Roma İmparatorluğunun yıkılmasıyla bağlantılı şekilde yükselişe geçmiştir. Hristiyanlığın yükseldiği olduğu dönemde cennetten arsa satarak zenginleşen kiliseler, ciddi miktarda bağ alanlarına sahip olmuşlardır. Ekonomik açıdan iyi durumda olan kiliselerin rahipleri özellikle Fransa’da bağcılık ve şarap üretimi üzerine yoğunlaşmış, detaylı kayıtlar tutmuş aynı zamanda bağın konumuna dair sınıflandırma sistemi geliştirmişlerdir. Kıymetli görülen bağ alanları beton duvarlarla çevrelenmiş, en iyi bağlar kilisenin hiyerarşisindeki önemli kişilere ayrılmıştır. Bahsedilen önemli bağlardan biri olan Clos de Vougeot günümüzde de hala en önemli bağların başında yer almaktadır.
Clos de Vougeot
Avrupa şarabın modern üretim yaklaşımının temellerini atarken 15. yüzyıl itibariyle kıta keşifleri başlamıştır. Amerika, Afrika, Avustralya’nın keşfiyle şarap dünyasında yeni bir dönem başlamıştır. Kıta keşifleri sonrası şarap ülkeleri yeni ve eski dünya olarak ikiye ayrılmıştır. Eski Dünya ve Yeni Dünya yaklaşımında üretim yöntemleri, şarap stilleri farklılık göstermektedir. Kıtalar arası ticaretin arttığı 19. yüzyıl başlarında şarap dünyasını sarsacak bir hastalık Amerika kıtasından Avrupa’ya meyve ve sebzeler aracılığıyla taşınmıştır. Asma biti olarak bilinen Phylloxera, Avrupa asma köklerini yiyerek neredeyse tüm şarap üretimini durduracak noktaya getirmiştir. Uzun süre asma bitleriyle mücadele eden üreticiler ve bilim insanları kök aşılama yöntemiyle problemi çözüme ulaştırmıştır. Bağların sökülüp aşılı asmaların dikildiği bu dönemde şarap ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu dönemde asma biti Anadolu topraklarına bulaşmamıştır. Dolayısıyla Anadolu’da bağcılık ve şarap üretimi devam etmiştir. Avrupa’ya önemli miktarlarda şarap ithalatı yapılmıştır. Fakat zamanla Avrupa bağları yenilenmiş, şarap üretimi hızla artmış ve şarap kalitesini korumaya yönelik şarap yasaları oluşturulmuştur. Anadolu’dan şarap alımı giderek azalmıştır.
Günümüzde bağ alanı bakımından ön sıralarda bulunan Türkiye ne yazık ki şarap üretiminde daha alt sıralarda yer almaktadır. Ancak zamanla artan üreticilerin sayısı, kaliteli şarap üretimi yavaş yavaş kendini duyurmaya başlamıştır. Geniş topraklara ve farklı iklim çeşitlerine sahip Türkiye’nin birçok bölgesinde, yetiştirilen potansiyeli yüksek üzüm çeşitleri mevcuttur. Yoğun emek sarf edilen bu sektöre gönül vermiş çok sayıda özverili şarap üretici bulunmaktadır. Biz şarap tüketicileri, seçim yaparken yerel üreticileri de unutmamalı, onlara destek çıkmalıyız.
Comments