“Bir yemek stilisti ve fotoğrafçısı olarak karşınıza çıktığım bu ilk yazımda sizlere duyularımızın birbiri ile olan ilişkisinden ve etkisinden bahsetmek istiyorum. Görsel medyada kullanılan tekniklerin lezzeti algılayışımızdaki gücü ve önemini vurgularken, görsel lezzet kavramına açıklık getiriyor olacağım.”
Öncelikle merhaba demek istiyorum. Bu yepyeni platformda sizlerle birlikte olmaktan büyük bir mutluluk ve heyecan duyuyorum. Lezzet ve keyif dolu bir yolculuğa başlıyoruz bu satırlarla. Damak zevkimizi, göz zevkimiz ile harmanlayacağımız bu yazılarımla, ufacık da olsa dokunabilirsem hislerinize, ne mutlu bana.
Ne de olsa hislerimize dayanarak yaşıyoruz hayatımızı. Çevremizi anlamamızı sağlayan duyularımızın her biri farklı bir görev ve yapıya sahip olsa da sonuçta hepsini tek bir noktada değerlendiriyor ve hayatımızı bu algılarımıza dayanarak yönlendiriyoruz. Bir anda aldığınız hoş bir kokunun peşinden yolunuzu değiştirdiğiniz oldu mu hiç? Belki de kaynağını keşfedene kadar bir çok çağrışım yaptı sizde. Peki sonunda beklentilerinizin dışında bir görsel İle karşılaştığınızda hangi duyunuza daha çok güvendiniz? Hemen hepimizin hayatında en az bir kere söylediği bir sözdür; gözümle görmeden inanmam. Tek başına her duyumuz ne kadar yanıltıcı olabilirse, birbirini desteklediğinde de o kadar güvenilir olur. İçlerinde bizi kendine inandırmayı başaran çoğunlukla görsellik iken, çevremizde de en çok kullanılan etkileme yöntemi olması kaçınılmaz oluyor. Bu nedenle, görsel medyanın gücü ile boy ölçüşmek neredeyse imkansız hale geliyor.
Tüm canlılar gibi bizim de yaşamımızın temel kaynaklarından birisi beslenmek. Her ne kadar hayatımıza devam edebilmek için beslenmemiz gerekse de, bizi diğer birçok canlıdan ayıran bir nokta da zevk aldığımız için yemek yemek. Birden fazla seçeneğimiz olduğunda, kokusunu, tadını ve görüntüsünü daha çok beğendiğimiz ve damak zevkimize hitap edecek bir yemeği seçmemiz kaçınılmaz. Bir restorana gittiğimiz zaman elimize aldığımız bir menu, her zaman seçeneklerimizin sözlü olarak sıralanmasından daha iştah açıcı olacaktır. Çünkü, bir yemeğin sadece adını duymak değil, yanında bir fotoğrafını da görüyor olmak o yemeği arzulamamızı kolaylaştırır. İçerdiği her bir elementin çok daha çekici, gözlerimize hitap edecek bir şekilde hazırlanmış olduğu bir tabak yemeğin vereceği lezzet ise, aynı elementlerin düzensiz bir birleşimi ile hazırlanan bir tabaktan daha fazla olacaktır. Tatları aynı olsa dahi, görsel duyularımızın da katkısıyla, algılarımız bambaşka bir seviyeye taşınır.
Tüm bunların ışığında, bizleri kendine çekmek, beğendirmek, ilgimizi cezbetmek isteyen her firmanın, restoranın veya kişinin elindeki en büyük koz, sundukları ürünün lezzetini görsel ile birleştiren bir reklam oluşturmak. Bireyler olarak ne kadar farklı zevklere sahip olursak olalım, duyularımız aynı şekilde çalışırken, çoğunluğumuzun algıları da ortak bir noktada birleşir. Renkler, şekiller, kombinasyonlar veya ışık yönleri gibi çeşitli tekniklerin insan algısı üzerindeki etkileri uzun zamandır araştırılmakta ve hala da devam etmektedir. Örneğin, yapılan çalışmalarda, yiyecek fotoğraflarında ışığın sol taraftan geldiği görsellerin daha çok beğenildiği görülmüştür. Bu bilgiyi okuduğumda ilk yaptığım, o ana kadar çektiğim fotoğraflara dönüp tekrar bakmak olmuştu. Farkında olmadan, çok uzun zamandır hazırladığım tüm sahnelerde ışığı sol tarafa aldığımı görmek beni bir hayli şaşırtmıştı diyebilirim. Sonrasında ise, bunun gibi teknik detayları uygulamaya devam ettikçe, fotoğrafı algılara hitap edecek şekilde planlamanın gücünü daha iyi kavradım.
Görsel olarak yayınlanan, gün boyunca hemen her an maruz kaldığımız reklamlarda veya sosyal medyada, benim gibi her bir kare için farklı teknikleri kullanarak ve içerisindeki her bir elementin planlamasını yaparak oluşturulmuş tüm gıda içerikli fotoğraf ve videoların ortak amacı izleyenlere görsel bir lezzet sunmak değil de nedir, o zaman? İleriki yazılarımda, bu yoldaki tecrübelerimden ve öğrendiğim tekniklerden sizlere daha detaylı bahsetmeyi arzulamaktayım. Tekrar buluşmak üzere…
Comentarios