İskender; Makedonya Kraliyet kayıtlarındaki ismi ile Alaxandros Philippou Makedon, MÖ.356 yılında doğmuş ve MÖ. 323 yılında 32 yaşında ölmüştür. İskender ile ile bilgilerbeş önemli antik kaynaktan öğrenilmektedir; Arrian, Plutarch, Curtius, Diodorus ve Justin. Büyük İskender’in ölümü halen gizem perdesi ile örtülüdür. Tarih kaynaklarında Babil’de MÖ.323 yılında öldüğünden bahsedilmektedir. Ancak durum bundan biraz daha farklıdır. İskender MÖ.334 yılında 10 yıl sürecek olan seferine başladığında ne kendisi ne de ordusu bir daha Makedonya’ya dönemeyecektir.
Resim 1: Büyük İskender’in İstanbul Arkeoloji Müzesinde Bulunan Büstü.
Büyük İskender 10 yıl içinde Dünya tarihinde hiçbir kralın veya imparatorun ele geçiremediği kadar büyük bir toprak parçasının sahibi olmuştur. Makedonya’da başlayan bu büyük serüven Anadolu, Mısır, Yunanistan, İran, Irak, Kafkaslar, Hindistan ve Pakistan’ı da içine alacak şekilde en büyük sınırına ulaşmıştı. İskender Babil’e döndüğünde subaylarına yeni hedefini açıklamıştı: “Arabistan Yarımadası’nın Fethedilmesi” Bu ordu içinde zaten uzun zamandır olan hoşnutsuzluğu daha da artırdı. Büyük olasılıkla İskender’i devre dışı bırakıp ondan kurtulma planını uygulamaya koydular. Böylece sonun başlangıcı da başlamıştı.
Ölümü Üzerine Anlatılanlar
1388 yılındaki bir yazmada geçen hikâyede İskender Babil’e döndüğünde bir kadının yarı ölü yarı canlı bir çocuk dünyaya getirdiği haberi gelir. Bu bebek iki varlıktan oluşmaktadır; ölü kısmı insana, canlı kısmı bir canavara benzemektedir. İskender’in kahinlerinden biri bu işareti İskender’in öleceği şeklinde yorumlar. Bu arada İskender’in yokluğunda Makedonya’da Antipater bir ayaklanma çıkarmıştır. İskender’in annesi olan Olympias oğlundan yardım ister. İskender’in Makedonya’ya gelmesini engellemek amacıyla Antipater İskender’in öldürülmesi için çok kuvvetli bir zehiri Babil’e yollar. Bu o kadar zehirlidir ki kurşun bir kutu içinde saklıdır. Bu kurşun kutunun dışında ise bir demir kutu daha bulunmaktadır. Bu zehir İskender’in şarap hazırlayıcısı Iollas tarafından kendisine verilecektir.
Resim 2: Büyük İskender Lahti. Persler ile Yapılan İssus Savaşı Sahnesi. İstanbul Arkeoloji Müzesi.
İskenderin Ölümü Üzerine Son Yıllarda Yapılan Araştırmalar
Büyük İskender üzerine araştırmalar yapan John Grieve’e göre Büyük İskender büyük bir sefere başlamak üzeredir ve çözülmemiş bir çok soru bulunmaktadır. Grieve çalışmaya İskender’in kesin ölüm tarihini bulmak ile başlamıştır. Araştırma onu British Museum’da kil Asur Tabletleri konusunda uzman Dr.Irwing Finkel’e ulaştırır. Finkel’in bulduğu bir tablet parçası İskender’in Babil’deki ölümünden bahseden orijinal tek metin olma özelliği taşımaktadır. Asur kil tabletlerini yazan insanlar dönemlerinin önemli arşivcileriydiler. Tablet yazıcıları nehirlerin taşma zamanları, gökyüzü olayları gibi gerek doğa olayları gerekse astronomi üzerine titiz incelemeler yapmışlardı. Bütün bu incelemeler kronolojik bir sıra ile yapılıyor ve kayda geçiyordu. Finkel’in bulduğu tablette geçen “Bulutlar vardı ve kral öldü’ ile sözü edilen olayda “Kral” olarak bahsedilen kişinin İskender olması çok büyük bir olasılık. Gökbilimsel olaylar incelendiğinde de 11 Haziran 323 tarihi bulunuyor ki bu da antik yazarların bahsettiği ölüm tarihiyle örtüşüyor. Böylece ilk somut kanıt da elde edilmiş oluyordu. Cornell Üniversitesi’nden Prof.Dr. Bary Strauss ise incelediği antik dönem yazılı kaynaklarının bir tanesinde İskender’in öldürülmesi için bir zehirleme planı yapıldığına ait bir bölümü keşfetmiştir.
Resim 3. İskender’in Ölüm Sahnesini Betimleyen Yağlı Boya Resim. Lionel Royer
Kraliyet Günlükleri olarak adlandırılan antik kaynakta İskender’in yüksek ateşten öldüğününe dair bir bölüm ve son 12 günü hakkında detaylı bilgiler yer almaktaydı. Kraliyet Günlükleri’ne göre İskender Mayıs ayının sonundaki şenliklerin birinde çok fazla şarap içmişti. O gece ateşi çok yükseldi ve 12 gün sonra da öldü. Genelde kabul gören teoriye göre İskender sıtmaya yakalanmış ve bu sebeple ölmüştü. İskender’in biyografisini yazan Oxford Üniversitesi’nden Robin Lane Fox, İskender’in Babil, Mezopotamya ve İran bataklıklarında seferine devam etmesinin bir sonucu olarak sıtmaya yakalandığını düşünmekteydi. Ancak; İskender’i öldürdüğü düşünülen sıtma türünün çok belirgin semptomları vardı ve bunlar İskender’in son 12 günlük bulguları ile uyuşmamaktaydı. Antik bir yazar olan Plutarch’ın kitabının Babil’e Giriş bölümünde İskender ile ilgili gözden kaçan dikkat çekici ve aynı zamanda İskender için uğursuzluk olarak yorumlanan bir olayı şöyle anlatmaktaydı; “Yukarıya baktı ve birbirini gagalayan sürü halinde kuşlar gördü. Yukarıdan ölü kuşlar düşmeye başladı. Ölü kuşlar onun tam önüne düştüler”. Bu bir işaretti ama bu ayrıca önemli bir de ipucu oluşturuyordu. 2 bin 300 yıl öncesinde yaşan bu olay ile yakın zamanda gerçekleşen bir vaka arasında çok yakın bir bağlantı bulunmaktadır. 1999 yılında New York’da “Ölü Kuşlar” vakası ortaya çıkmıştı. Bu kayıtlara geçen “Nil Hummas”ı vakasından yaklaşık 2 veya 3 hafta önceydi. Nil Humması örümceklerden kuşlara geçen kuşlar kadar insanlarda da ölümcül olduğu bilinen bir virüstü. Bu hastalığa yakalananlar günler boyunca çok yüksek ateşle yatmaktaydı. Bu da Kraliyet Günlükleri’nde İskender’in tespit edilen bulgularına oldukça benzemekteydi. Son günlerinde İskender’in bedenin alt kısmı paralize olmuştu. Olasılıkla bu hareket merkezini etkileyen bir çeşit beyin iltihabına, Ensafalit, yol açmıştı. İskenderin zehirlenerek öldürüldüğüne dair komplo teorisinde Antipatros ve oğlu Kassander İskender’i öldürmeyi planlamışlardı. Kassander Makedonya’dan Babil’e gelerek İskender’i zehirleyecekti. Zehiri sağlayan kişinin İskender’in felsefe hocası Aristo olduğu da kimi antik yazarlar tarafından bahsedilmektedir. Bunun nedenin ise Aristo’nun çok sevdiği yeğeni Kallistenes’i öldüren İskender’den öç alma isteği olduğunu belirtmişlerdir. Gerçek payı çok az görülse de bu bağlantı da bir kenara konulmayacak kadar önemli. İskender’in ölümünden sonra karısı Roxane ve tek varisi olan oğlunun da Kassender tarafından öldürüldüğü göz önüne alındığında belki bu teori akla en yakın görüleni. Bunun yanında İskender’in babası Philip’in Kassander’in ailesinin tam önünde öldürülmesi bu aileyi birinci dereceden şüpheli konumda bırakmaya yetmektedir. Yeni Zellanda’da bulunan Zehir Enstitüsü’nden Dr. Leo Schep İskender’in ölümü üzerine araştırma yapan bilim adamlarından belki de en önemlisidir. Schep İskender’in şarabı içmesini takiben yarım saat sonra tarifsiz acılar içinde kıvranmaya başladığını antik yazarların bulgularını deşifre ederek tespit edebilmiştir . Schep’in çalışması tarihe ışık tutması açısından oldukça oldukça heyecan vericidir. Şiddetli ağrı, kusma, konuşmada zorluk ve giderek güçsüzlük Antik Helen’de sıklıkla kullanılan bir zehir olan Striklin’i akla getirmiş olsa da; Striklin’in semptomları arasında kasların sıkışması, çenenin hareket edemez hale gelmesi, gözlerin yuvalarından dışarı çıkması gibi daha baskın unsurların bulunması bu zehri şüpheli konumdan çıkarmaktadır. Schep’in titizlikte yaptığı labaratuvar araştırmaları sonucunda 12 günlük süreç sonunda İskender’i yavaş yavaş ölüme götürecek olacak bir başka zehiri tespit etmeye çalışmış ve şüphelerini Makedonya’da da yetişen Akçöpleme Bitkisi üzerinde yoğunlaştırmıştır. Zehirin bitkinin kökünde olduğu bilinmektedir. Yapılan analizlerde bitkinin kökleri çok kuvvetli zehirlenmelere yol açmaktaydı. Schep 1 gr. Akçöpleme kökünün bile bir insanı öldürebileceği sonucuna ulaşmıştır.
Latince veratrum album olarak adlandırılan Akçöpleme Bitkisi geniş uzun yaprakları ve çiçeklerinin güzelliği dolayısıyla bahçe çiçekleri arasına giren zehirli bir bitki cinsidir. Bu tür 50-100 cm kadar uzayabilen, yeşilimsi beyaz çiçekli otsu bir türdür. Yapraklar büyük, boyuna belirgin damarlı ve sivri uçlu bir yapıdadır. Akçöpleme, Yeşilçöpleme ve Siyahçöpleme olmak üzere üç çeşidi bulunmaktadır.
Resim 4. Akçöpleme Bitkisi. Veratrum album.
Toprak altında bulunan kısımlar toplanıp temizlendikten sonra kurutulur ve toz haline getirilip kullanılabilir. Zehirli bir bitki olduğu için dahilen kullanımı terk edilmiştir. 1950-1953 yılları arasında Kore Savaşı sırasında yaşanan bir Akçöpleme vakası olduğunu keşfeden Schep; askerlerin sebze çorbalarına karışan Akçöpleme bitkisi yüzünden çok ciddi şekilde hastalandıklarına dair hastane raporlarına ulaşmıştır. Bu raporlardaki bulgularda 14 askerin içine Akçöpleme bitkisi karışan çorbadan içtikten sonra hastalandıklarını ve yaklaşık yarım saat sonra İskender’de görülen belirtilere çok benzeyen durumun askerlerde de ortaya çıktığı gözlemlenmiştir. Zehirin en önemli özelliği kalp atışlarını son derecede yavaşlatması, aşırı derecede güçsüzlük ve halsizliğe yol açmasıdır. Kore Savaşı’nda zehirlenen askerlerde de tüm bu belirtiler ile karşılaşılmıştır. Tüm bunların yanında sürekli olarak kustukları, dışarıdan gelen uyarılara tepki vermedikleri, elleri ve ayaklarının soğuk olması gibi diğer belirtilerin de Büyük İskender’in son zamanlarında yaşadığı tüm belirtilerle aynı olması tüm bilinenlerin aksine Büyük İskender’in sıtmadan doğal yolla değil, Akçöpleme Bitkisi ile yavaş yavaş zehirlenerek öldürüldüğünü kanıtlamaktadır. İskender’in başucunda bu kadar büyük bir krallığı hangi komutanına bırakacağını fısıldamasını bekleyen generallerine cevabı da en az ölümü kadar gizemli olur; “En güçlü olana”.
Kaynakça
Plutarch of Chaeronea, (A.D.45-120) “Life of Alexander”(in his Parallel Lives of the Noble Greeks & Romans) Plutarch work Moralia contains two essays on Alexander.
Arrian,, Anabasis and Indica, especially in the edition Flavius Arrianus, Arrian (1976- ), a revised text and translation with introduction, notes, and appendixes. ( P.A. Brunt"Loeb Classical Library" ed. içinde.)
N.G.L. Hammond, Alexander the Great: King, Commander, and Statesman (1981).
Comments